-bazı
geceler birkaç ay ağırlığında geçiyor
herkes herkesi yaşıyor
sanıyor.
Bazı cümlelere küçük harflerle başlıyorum; derdimi
bir harfle büyültmeden ezilmekten yana geçiyorum. Henüz gülümsemenin yüzüme
yakışmasına ramak kalmıştı, hayır üzülmüyorum belki biraz şu uçurumda yaşıyorum. Peki, fotoğraflarda nasıl gülebilirim
ağlamadan, bu maskeli balolardan nasipsiz dönebilir miyim evime? Evim neresidir bu evrende?
Vasfım nedir buralarda şimdi benim; bir arkadaş,
bir kardeş, bir anne eder miyim daha? Yetemem kimseye kendimsiz. Bir fesleğen
olsam dahi dokunulmadan kalbime güzel kokamam. Bu inatçı sızı neye dönüşüyor,
göremiyorum. Belki de gözyaşlarım gözlerimin dışında bir kuyuda dolmayı
bekliyorken, ben diğer bir kuyuya su taşıyorumdur. Bunun sevabı var mıdır,
rüyalarda göremiyorum. Zaten ben rüyalarımda daha neler görmüyorum ki gerçekte
yaşanmasın.
Döktükçe dökülüyorum, korkuyorum bitmekten.
İsterdim bitip tükenmeyi ama korktuğum da bir şey var. Ekmek kırıntısı gibi
kalsa da döktüklerim içerlerimde, asla süpürmeyeceğim.
-çok zaman önce.